Köpek Ve Kedilerde Annelik-Babalık Duygusu Ve Kısırlaştırma

Özlem Egeden Ada Veteriner Polikliniği Kısırlaştırma konusu açıldığında deneyimli pet sahiplerinin aksine genelde ilk kez kedi ya da köpek besleyen hasta sahiplerimden en çok duyduğum cümle; “Anneliği-babalığı bir kez tatsın istiyoruz.” olmuştur hep. Eğer sizler de benzer şekilde düşünüyorsanız, bir veteriner hekim olarak size şunu kesin olarak söyleyebilirim:  Köpekler ve kedilerin üremek, genetiğini bir sonraki jenerasyonlara aktarmak; yeni doğan yavru başının çaresine bakar hale gelene dek (ortalama 1,5-3 ay) ilgilenmek ve koruma içgüdüsü dışında hiçbir ebeveynlik duyguları yoktur. Yavrular cinsel olgunluğa eriştiklerinde ana-babaları ve kendi öz kardeşleri ile çiftleşebilmektedir. Özellikle sokak kedileri ilk yavruları henüz ayaklanmışken tekrar kızana girip çiftleşmekte, yeni yavrular geldiğinde eski yavrularını tamamen belleğinden silmektedir. Şaşırdınız mı? Şunu iyi anlamak gerekiyor; hayvanlar için çiftleşme davranışı yalnızca üremeye yönelik yapılır. Dişi sadece gebe kalabileceği dönemde çiftleşmeye müsaade eder, erkek de tüm hayatını çiftleşmesine olanak verecek dişileri arayarak geçirir. İnsanlardaki gibi aktif, düzenli, hatta birazcık da keyfe keder cinsel hayat beklentileri ve algıları yoktur. Onlarla bu şekilde hatalı empati kurmaya kalkışmak, dönüşü mümkün olmayan birtakım pişmanlıklar ile noktalanır genelde. Gözlemlerime dayanarak sürecin genelde şu şekilde ilerlediğini söyleyebilirim: Sizin çok yakışıklı ve alımlı köpeğiniz, arkadaşlarınız arasında oldukça beğenilmekte ve “Yavrusu olsun, bana da ver lütfen!” şeklinde taleplere maruz kalmaktasınız. Bu durum da sizi başlangıç noktasına yöneltmekte: “Nasıl olsa doğacak yavruları sahiplenecek insanlar var” diye düşünerek, başta veterineriniz olmak üzere eşe dosta haber verip köpeğinize eş aramaya başladınız. Tabii ki bunun için ana kriteriniz, eş olacak köpeğin en az sizin köpeğiniz kadar güzel, yakışıklı olması ve aşılarının tam olması. Evcil hayvanınızın yaşayacağına inandığınız eşsiz ruhsal tatminin yanı sıra evde yeniden minik yavruların olması fikri de sizi heyecanlandırıyor; üstelik sizin o canınız gibi sevdiğiniz köpeğinizin/kedinizin kanını taşıyan bebekler. Buraya kadar her şey kusursuz görünüyor, öyle değil mi? Tam olarak değil…

Yaşayabileceğiniz muhtemel sorunlar:

1. Köpeğinizin/kedinizin ve çiftleştirmeyi deneyeceğiniz eş adayının dominant ve resesif gen durumu hakkında net bilgiye sahip değilsiniz. Satın alırken elinize tutuşturdukları secere belgesi veya bu zamana dek oldukları aşılarını gösteren karne bu anlamda hiçbir şey ifade etmiyor ne yazık ki. Örneğin ülkemizde oldukça yaygın olarak gözlenen kalça çıkıklığı hastalığı (hip displasia) genler yoluyla aktarılmakta. Sizin köpeğiniz/kediniz ve karşıdaki köpek/kedi herhangi bir klinik belirti göstermese dahi çekinik olarak bu geni taşıyorlarsa, yavrularda klinik hastalık ortaya çıkma şansı var. Displazi, ancak pahalı operasyonlar ile müdahale edilebilen bir hastalık ve hayatının erken veya geç döneminde displazi saptanan tüm köpeklerin üremeden men edilmesi tıbbi bir gereklilik. Bu sadece küçük bir örnek ama doğacak yavrularla ilgili böyle ciddi bir sorumluluk almaya hazır mısınız? 2. Ortalama olarak her 10 dişiden 2’si doğum sırasında çeşitli sorunlarla karşılaşıyor. Bu sorunlar belli ırklarda daha yoğun şekilde ortaya çıkarak operatif müdahaleyi zorunlu kılıyor. Güç doğuma müdahale rutin kısırlaştırmadan çok daha riskli ve daha pahalı bir işlemdir. Doğum sonrası bebeklerin bir kısmının (bazen hepsinin) çeşitli nedenlerle ölebileceğini de göz önüne almalısınız. Bazen genetik yetersizlikler, doğumsal hastalıklar, bazen de sonradan bulaşan viral-enfeksiyöz hastalıklar henüz bağışıklık sistemi gelişmemiş bebeklerde yüksek oranda ölümlere neden olabilmektedir. 3. Irka ve kondisyona da bağlı olarak ilk doğumda en fazla 12 yavru dünyaya gelebilir. Bunların kaçı için maddi-manevi hazırlıklısınız? Köpeğinizi çiftleştirdiğiniz takdirde yavrularından mutlaka istediklerini söyleyen insanlar, doğum yaklaştıkça yavaş yavaş caymaya başlayacaklar. Henüz bir tasarı aşamasındayken kapışılan bebekler birer birer elinizde kalırsa bir B planınız var mı? Eğer yoksa başınıza gelecekleri ben size anlatayım: Başlangıçta koyduğunuz o çok sıkı sahiplendirme kuralları yavaş yavaş esneyecek, evinize kaka-çiş yapan, her yeri kemiren yavrular ile uğraşmaktan o kadar yorulacaksınız ki, sonunda pek tanımadığınız insanlara çok da fazla sorgulamadan sahiplendireceksiniz yavruları; hafifçe vicdanınız sızlayarak ve bebekler için en iyisini umarak. Şunu asla unutmayın ki o yavruları vereceğiniz kişilerin hiçbiri sizin kadar sorumluluk sahibi, sizin kadar sevgi dolu, şefkatli ve sabırlı olmayacaktır. Ortalama 5 yavrudan 1-2’si ilk yıl içerisinde en iyi ihtimalle size geri gelecek ya da daha kötüsü, haberiniz olmadan başka insanlara verilecekler, belki de barınaklara terk edilecekler. Kedilerdeyse yavrular elinizde büyümeye başladıktan sonra sahiplenme şansları azalacak, kendinizi bir anda tek kediden 4-5 kediye terfi etmiş bulacaksınız. Diyelim ki her şey yolunda gitti, kedi/köpeğinizi çiftleştirdiniz, dişi sağlıklı şekilde doğum yaptı, tüm yavrular da şahane yerlere sahiplendirildiler, herkes mutlu, ortalıkta hiç sorun yok, öyle mi?

Dişi köpek/kediler için geçerli medikal sorunlar:

Araştırmalar diyor ki; ilk kızgınlığından önce kısırlaştırılan dişilerde iyi huylu veya kötü huylu meme kanserine yakalanma oranı yaklaşık % 0,5 düzeyinde. İlk kızgınlık ile ikincisi arasında kısırlaştırılanlarda bu oran % 8. Kısırlaştırılmayan dişilerde ise yaşam boyu kötü huylu meme tümörüne yakalanma şansı yaklaşık 1/3 gibi, yani her 3 köpek/kediden birinde bir veya daha fazla kötü huylu (akciğerlere, lenf nodlarına ve iskelet sistemine metastaz yapma yetisine sahip, öldürücü) meme tümörü şekillenir. Köpeğinizi/kedinizi çiftleştirebilmek için ise en az 3. kızgınlığına kadar beklemelisiniz. Dolayısıyla yavrulatmak uğruna kendi kedinizi ya da köpeğinizi tehlikeye atmaktasınız. Çiftleşme olduktan sonra eğer gebelik şekillenmez ise pyometra (rahim iltihabı) şekillenme riski mevcuttur. Pyometra eğer özellikle kapalı formunda ise oldukça sinsi gelişen ve hastalık ilerleyene kadar klinik belirti vermeyen ciddi bir durumdur. Tedavisinde duruma göre antibiyotik-hormon kombinasyonları ve sonuçta zorunlu kısırlaştırma uygulanır. Pyometra operasyonu da  enfekte doku ile çalışıldığından hem operasyon esnasında hem de sonrasında komplikasyon riski olan bir operasyondur, üstelik rutin kısırlaştırmadan daha maliyetlidir.

Erkek köpekler için geçerli medikal-davranışsal sorunlar:

Kısır olmayan erkek köpekler arasında alan ve dişi kavgaları sıklıkla yaşanır. Kliniğimize getirilen ciddi ısırık yaralanmalarının pek çoğunun temelinde kısır olmayan iki erkek kedi veya köpek söz konusudur. Köpeklerde ve kedilerde kısırlaştırma; alan koruma, agresyon ve dominasyon reflekslerini önler, daha sakin, mutlu ve barışık hayvanlar olmalarını sağlar. Uzun vadede ise testis kanseri ihtimalini ortadan kaldırır, prostat hastalıklarına yatkınlığı azaltır.  Erkek köpek ve kedilerde gözlenebilen evden kaçma davranışlarını, dolayısı ile bu kaçışlar sırasında yaşanabilecek trafik kazası, kavga vb. yaralanmaları ortadan kaldırır.

Sosyal boyut:

Daha önce hiç bir barınağa gittiniz mi? Binlerce melez sokak köpekçiğinin arasında Goldenlar, Rottweilerlar, Terrierler… Bir zamanlar birileri tarafından alınmış, belki sevilmiş ama bakılamamış canlar, bir şekilde sokakta hayatta kalmayı başarmış ve yakalanıp barınağa getirilmiş ya da bizzat sahipleri tarafından terk edilen cins hayvanlarla dolu kafesler. Sahipsiz yavrular, barınaklardaki cins köpek popülasyonu… Sessizce gidiyorlar oralara, sizler mutlu hayatlar yaşadıklarını zannederken. Her şeyi bir yana bırakın, evde doğmuş yavrularınızı sahiplendirdiğiniz mükemmel aileler, bu çocuklardan birkaçının kurtuluş ümidi olabilirdi. Yani sorun kendi yavrularımızı sahiplendirmekle çözülmüyor, aksine dünyaya yeni yavrular getirerek sorunun biraz daha büyümesine, kronikleşmesine katkıda bulunuyoruz. Pet sahiplerinin kısırlaştırmadan kaçınmalarına neden olan “kilo alacak, hantallaşacak” çekincesi ve operasyon-anestezi korkusu gibi duygusal sebeplerin ardından gelen mali sebeplere de kısaca değinmek istiyorum. Kısırlaştırma maliyeti doğumda şekillenebilecek komplikasyon maliyetinin neredeyse yarısı. Aynı şekilde pyometra ve meme tümörü operasyonlarının, erkek köpeklerde kavga sonrası şekillenen yaralanmaların tedavisi çoğunlukla kısırlaştırma maliyetlerinin oldukça üzerine çıkmakta. Bir kısım pet sahibinin ana çekincesi olan ameliyat-anestezi ise evcil hayvanımız genç ve sağlıklı iken minimum risk oluştururken, bahsedilen komplikasyonlar esnasında genel durum da kısmen bozulacağından çok daha büyük ve zorunlu bir risk olarak karşımıza çıkmakta. Ayrıca doğum sonrası anne ve yavruların beslenmesi ve aşıları, hesap edilen rakamların üzerine çıkmaktadır. Meydana gelebilecek hastalıkların potansiyel tedavileri de üzüntülerin yanı sıra beklenmedik ek masraflar oluşturabilmektedir. Kısırlaştırdığınız evcil dostunuzun diyetini hekiminizle konuşup düzenler, düzenli dışarı çıkıp, egzersiz, hatta başka köpeklerle sosyalleşme-oynama şansı yaratırsanız, kilo alımıyla ilgili endişelenmenize gerek kalmaz. Ancak zaten köpeğiniz rutin dışarı çıkıp enerjisini atamıyor ise, orada suç kısırlaştırmada değil,  pet sahibindedir. Sorumluluğumuz altındaki köpeğimize ihtiyacı olan yemeği nasıl sunuyor isek, fazla enerjisini yakabileceği açık havada egzersiz olanağını da oluşturmalıyız. Bu olanağın köpeğimizle bağ kurmamızı sağlaması bir yana, bizim sağlığımıza da önemli katkıları olacaktır. Sonuç itibari ile kısırlaştırma; yoğun hayatlarımız içerisinde bizlere eşlik etmelerinden büyük keyif aldığımız evcil dostlarımızın sağlığını, dolayısı ile bizlerin mutluluğunu koruduğu gibi ülkemizdeki sahipsiz kedi-köpek sorununun çözümüne de önemli bir katkıda bulunmamızı sağlayacak en sağlıklı yaklaşımdır. Kedi veya köpeğini çiftleştirmeyi düşünen tüm pet sahiplerinin bu bilgiler ışığında kararlarını yeniden gözden geçirmelerini umut ediyorum. Hepinize can dostlarınızla birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam dilerim.
SOCIAL MEDIA
ADA VETERINARY POLYCLINIC Levent Mah. Sülün Sk. No:14 1. Levent - Beşiktaş / İstanbul Tel : 0212 324 67 32 Tel : 0212 324 67 33 Gsm: 0530 403 55 05 E-posta: [email protected] Web: www.adaveteriner.com Open 24 hours a day, 7 days a week
This site has been prepared with Neta Website infrastructure.
Cookies are used on our website to provide better service. By using our website you accept cookies.
WhatsApp Support